3 Ağustos 2010 Salı

Bloklar Arası Kollektif Uyum



Aslında mücadele maçtan önce başlamıştı senin için. Kafanda onlarca taktik, plan ve sahaya dağılış şekli. Onlarca kombinasyon tek bir hedef üzerine kurulu. "Kazanmak". Çünkü kuvvetine bakınca görüyordun bunu. Fark ediyordun ki sadece senin galibiyetinde kaybeden olmayacaktı.

Mücadeleci ruhunun her yerde olduğunu hissediyorum ben sadece... ve korkuyordum galip gelmekten. Çünkü ben de biliyordum sonuç yazarlarının sende olanı fark edemeyeceğini.

Senin içinde bir tek forvet koşturması.. Kalabalık yalnızlığından kaynaklı her tarafa koşma çabası.
ve topla ilk buluşmada ağları delen bir gözyaşı. Halbuki araya atılmış zarif bir topuk pası inceliğinde dokunmuştum sana.

Yo ben baraj kuramıyordum. Bloklarım arasında uyum yoktu. Üstelik öğrenememiştim bir türlü tekmeye kafa uzatmayı. Benim defansım çökmüşken, sadece izliyordum senin hep birlikte ataklarını..


ve ceza alanında düşürdüm seni..

golü sen attın...

....maçı biz kazandık.

ihanet en büyük marifetti.

25 Temmuz 2010 Pazar

Beyaz




Beyaz bugün her yer. Vapur beyazı.
Sevgiliyi özlemek rengi beyaz.

Bilir misin neden?

Siyah özlenmez sevgili.
Siyahın içinde "ölmek" olur.
Gözlerini bile kapatsan baktığın toprakların altındakileri beyaz görürsün.
Tenezzül etmedigin yasamak da olsa göremezsin sevdiğini siyah.
O yüzden beyaz bugün her yer.

Şimdi koşmak istiyorum. Suya elini batırır gibi.
Hiç dirençsizlikte koşmak istiyorum.
Vardığım yer...

...gül yaprakları.

Beyaza uzanmak.

Bir taş daha koymak yıkılanların tamirine.

4 Temmuz 2010 Pazar

Hiç Yaşanmayacaklar Üzerine Beklenti



Bir evdi sadece. Beklenen.


İnsanlarin öldüğü ve ağaçların o heybetlerine rağmen güçsüzce yıkıldığı bir dünya düzeninde insanın dirayetinden kusursuzluk beklemek bir göz yanılgısı olarak kaldı sadece. Gözlerin içinde yavaşça sönen bir ışık. Üstelik birkaç saat öncesinde tüm ihtişamıyla parlarken.
Söylenen tüm sözler, içinin boşluğunu hissettiren yalan bir kaçıştı sadece. Gerçek görmediğim bir yerde beklerken kendi kendine, ben aitsiz sözler işittim. Yaşadıklarımı karşılamayan kelimeler diretildi.


ama yine de..

... benim hala umudum var.

16 Haziran 2010 Çarşamba

Ateşin Gölgesinde..



---------
Düşün bir..
Kendini koy atesin ortasina ve de yan yan yan...
---------


Yakamayan bir ateşin varlığı güzel aslinda. Hem atese elini uzatmanin verdigi heyecanli keyfi hissederdi insan, hem de "atese dokunuyorum" demenin özgüvenini yasardi.


Ama böyle sudan ateslerin keyfiyetinde yanan mumlar olmuyor elbetteki. Dünyada yaşıyorsa insan, bu dünyanin kurallarına uymaktan başka çaresi de kalmıyor. Bütün adaletsiz seçimlere, bütün karşı konulmaza gerçeklere karşı kafasını dik tutabilmeli insan. Hele yanında da varsa ateşlerin yarasını saracak su'yu; bu yolda önünü bile açar.

Gülümsemenin suyundayım ben. Yüzündeki kıvrımlara yerleşen nehirde. Bu ateş için öyle hain ki.. Güneşi  bile parçalayacak kadar güçlü gözyaşları. Sanki zaman geçmeden karanlık bir nehri besleyecek gibi. Güçlü..

Sen karanlık nehirlerini beslerken ben kurtarabileceğim kadar yakında olacağım, dayanamadığım için uzakta olmaya. İsminden sonrasına koyduğum virgüllerdir benim yollarımın işaretleri. Sen yeter ki alevin ruhunda doğmasına izin ver... ve unutma, şafak her zaman yerine geçer karanlığın..

3 Haziran 2010 Perşembe

Son iyilik





Hep bir seyi eksik yaptığını düşünüyorsun,
Hep keşke böyle yapmasaydım diyorsun,
Hep keşke biraz daha "çok" olsaydı diyorsun,
Hep "daha alacaklarım vardı" diyorsun,
.
.
.
.
Hep "daha görecekleri vardı" diyorsun.......


Aklındakiler bitmiyor.
.....kuruyorsun, kuruyorsun, kuruyorsun...
çaresizliğin büyüklüğü tarif edilemeyecek boyutlarda iken,
sen doğrular çıkartmaya çalışıyorsun.
Çabaların ellerinden kayıp gidiyor..
Kayıp giden, hayatının belki en büyük çabasını arkasında bıraktığını belki hiç bilmiyor..
Toprakla gelen, toprağın anaç bereketine dönüyor.
Hayat yine seçimlerindeki kusursuz adaletsizliğini sergiliyor..

Ve sen bu toprağın doğurduklarını, hiç olmadığı kadar çok seviyorsun artık...

.....sanki canından doğan bir parça gibi.



ölümün son iyiliği, bir daha ölümün olmamasıdır..
nietzsche

20 Mayıs 2010 Perşembe

Bir Dizi İz



Dizi'den kastim kimseyi memnu eden bir durum degil aslinda simdi. Benim memnun oldugum bir sey var o da yürüdügüm yolda kendimi yenilemek icin ellerinden tuttugumun sunduklarinin eksizliginde deger bilmektir. Gitmeden. Sadece yasandi demeden. Yasanan onlarca tecrübenin ardindan söyledigim; geride kalan izlerin üzerini nasil örttügüm. Ben teninden koparttigim parcalari izlerimin üstüne koyuyorum. Hic de mekanik olmayan bir düzende örtüyorum eskilerimi. Senden aliyorum, üstüme siliyorum. Sen silindikce sakladigin resmin cikiyor ortaya.. günes gibi. sersemletici..




Dayanir mi canin acilara?

..peki kimseye söylemeyelim...

15 Mayıs 2010 Cumartesi

Düş




Kendimi düş'mek fiiline o kadar inandirmistim ki kacinilmaz oldu. Bilincaltinin ne kadar da güclü oldugunu mu itiraf edeyim kendime yoksa lanet bir tesadüf mü desem?


Herakleitos bundan 2500 sene önce "ayni nehirde iki kere yikanamazsin" demis lakin ilerleyen teknoloji ile! ben bunu basardim. Insan tüm bisiklet hayatinda sadece 2 kere düser, ikisini de kelimesi kelimesine ayni yerde mi düser. Lakin bunu hatalarindan ders almama olarak degil de tecrübesine fazla güvenme olarak degerlendirmek lazim. Sevmiyorum beceriksizligi ve kendimi yerden toplarken de biraz buna kiziyordum sanki.


En nihayetinde bisikletin üstündeyken insanin güvenebilecegi  birkac parça lazım.. ve bir de insan lazım her ne olursa olsun düştüğünde ellerinden tutup kaldirmasini bilecek..



"takma kafana kasktan baska bir sey"
  Kerem Ce

14 Mayıs 2010 Cuma

Rüya Dedigin Görülür.




Görülür rüya dedigin. Insanin kendi ile anlasmak -konusmak- icin kendi icine dogru yürüdügü düstür. Gerci planlanmadigi icin düs denmez. Lakin fiili anlamiyla düstügün asikardir. -yalniz asagi düsülmez-.Rüya kendine olan hissiz düsmanligindir. Rüya görmemek ise ne büyük bir iki yüzlülük. Yasanmamisliklarin hic olmadigi bir bilincalti oldugunu iddia etmek büyük küstahlik.


Görülür rüya dedigin. Yasanmaz.


Yasadigini hissettigin rüya; iste bu düs. Düs, kuranin sahibi oldugu essiz yapi. Bu aklin odalarinda cizilmis her bir karenin birbiri ardina dizildigini hissetmek gibi. Kücüklük sanrilarindan uzak, hayal kurmanin -gerceklesmesini beklemesen de- verdigi gecici -kalici- yüz gülümsemesi. Korkuturken rüya cok sefer, gülümsetir düs. Düs, kuranin sahibi oldugu essiz yapi.

Hayatini adayabilecegin bir insana verilebilecek en güzel sifat oysa bu. Düs, kuranin sahibi oldugu essiz yapi. Kurgulamanin zorlugunda, gercekten uzak. Gerceklerin önsezisi zordur. Gercek yasanir geri dönülmezcesine ve çok sefer birkac saniye sonrasini secemezsin. Düs, kuranin sahibi oldugu essiz yapi. Düs kurarken olacagi degil, olmasi gerekeni koyarsin aklin sirasina. Istediklerini sana vermese dahi hissedersin yine de sanki mümkünmüs gibi.


Sen, yollarinin üstünde kelebekler ucan insan... 

yenilme..

Rüya olma..


.....düs.



"İnsanın hayatı, yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, varolmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır"
A. Schopenhauer

Yildizlarin Altinda






Yalniz mi kalsak bir parkta?




Kalbin gerçek, derin barışı ve tüm ruhun huzuru sadece yalnızlıkta bulunur. 
A. Schopenhauer

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Yesil




Spor yapmali Heeyy
Spor yapmali Heeeyyy


Insanin kendini zinde hissetmesi ve hepsinden öte o spor sonrasi kisa yorgunlugun ardindan gelen keyif inanilmaz. Kendini sakatlamadan gecen birkac saatlik eglence ardindan kaslarin gelistigini hissetmek de cabasi.
Üstelik bunca sosyalligin icinde bir kafesteki bir sürü oyuncu. Hepsi kazanmanin ikinci planda oldugu bir savasta sanki. Kumar degil. Akli birlesmis emek var.

Baskasina adanmis bir bedenin de elbet o baskasina yakismasi gerekiyor.

Tabi bir baskasi, kendinin yerini bilirse. Cizgilerden gecip sahanin icine -olmamasi gereken yere- girerse. Sahanin icin insanin kendisinin yeri. Bir baskasinin ihlalini kabul edesi gelmiyor. Her kim olursa olsun.
Iste bu kumar. Akli bir kumar sadece. hamlelerini yaptigin. Bloke ederek tutar sandigin..





"gerçek erkek iki şey ister:tehlike ile kumar..o yüzden de en tehlikeli kumar olan kadını ister" 
nietzsche

11 Mayıs 2010 Salı

24 Hour Emergency Service



Cagirin efendim. Gelirimiz kismetle.

Sevgiliye kosarken gecirilen kilometrelerce yol ve hepsinden öte metrobüs kalabaligi dahi engel olmuyor konsantre olmaya.

...ve hatta yerinde durmak bilmeyen sevgiliyi ararken gecen zaman da.

Bazen uzaktan da olsa hissediyor insan, bir insanin kendisine ihtiyaci oldugunu. Insan verdiklerinden yilmiyor o halde. Is olmaktan uzak, seyahat oluyor sadece.

Seyahat ismi cok kibar. Icten gelen bir yolculuk gibi. Sanki "istemezsem yapmam" havasi var icinde. Seyahat edelim birbirimize. Ruhlarin astral seyahati.. Bicimsiz bir kapinin verdigi tedirginlikten kolayca siyrilip gecmek gibi.



Cekerek acip, iterek kapatabilirsiniz efendim. Veyahut tam tersi.

....Dilekleriniz yerli yerinde zira.



"güzel bir dilekti oysa ki, ama ager dogru dürüst dileseydim onu."

kaf..ka

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Uzanmisim Çim'sala....



Topraga basmak enerjiyi topraga verir derler lakin bundan emin degilim. Fakat bunun bana enerji verdigi konusunda hicbir süphem yok.

Inanilmaz. Bu karsilikli enerji aktarimi icindeki cilek kokusuna verilen tepki inanilmaz.

Insanin sevmeye yeteneksiz oldugunu düsündügü an dahi, hayata baglayan bir kücük gülümseme koyuyor beklentilerin üzerine. Cilek dedigin bir hormonlu meyve üstelik. Artik tadi da olmayan bu meyvenin tatsiz tadi disinda, sadece ismiyle cagrisim kivilcimlari olusturmasi güzel.


Konusmasa bilemezdim.


Ben biliyorum ki hayat hosbes sohbetlerde gizli. Hicbirini kacirmadan konusmak, konusmak, konusmak gerek... Dünyana yerlestirdigin kücük kücük parcalarinin büyümek icin buna ihtiyaci var. Bir gülümseme, bir optimist bakis..



"Bir gün kafesin biri, bir kus bulmaya cikmis"
 Franz Kafka

9 Mayıs 2010 Pazar

Birlikteligin Nesesi



Nasil da neseliler.

Hicbir sey düsünmeden sadece yaptiklari isin eglencesinde "birlikteligin" nesesi.

Cok mutluyum.

Gözlerimden belli oluyormus hemen. Insanin gözünün icinin parlamasi cocukluk misketlerinde kaldi saniyordum halbuki. Nasil da simdi bir elin icinde yuvarlanmayi bekleyen misket kadar parlak gözlerim.

Cünkü ben de bir avucun sicakliginda huzurda kaliyorum. Bekliyorum.

Beklerken en cok yarini düsünüyorum.

Cünkü biliyorum; her gün bir digerinden daha güzel oluyor...




...umut var en azindan.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Bazen sen onu tasirsin, bazen o seni




Böyledir bisiklet.

Bazen o seni tasir, bazen sen onu.

Ama önce zamansizligini tartmak gerek. Ben onu gecenin bir yarisi cikartiyor muyum disari? Ya da iniyor muyum 5 merdivenden pitir pitir? Yapmiyorum. O da yapmasin iste.

Bir sevgili el eleligine imkansizlik katmasin.

Yapilan binlerce kilometre ardindan bu kadar savunmasiz zor durumda birakmasin. Cok dramatize edildi lakin öyledir.

kapinin kilidini kontrol ettigim gibi kendimi emanet ettigim her seyin selahiyetini kontrol etmeliydim.


Halbuki ben hicbir sey düsünmeden yaninda, saginda, solunda kaybolmak istedim.
Bogazin kalabalik sularinda bir tekneden olmayi hayal ettim.
Kendini inkar eden bir dalgada sallanmadan durmak istedim.
aslinda tek istedigim saclarindi...

...seyretmek istedim.




"Kötülerin kazanması için iyilerin seyretmesi yeterlidir."

Edmund Burke

7 Mayıs 2010 Cuma

Hayat Benciliyeti



Anlamamaya caba göstermeye anlam verebilirim fakat saygi duymam.

Kabul etmem.
 
Her kim ki anlamamaya gayret gösteriyor, zorlarim o bölgede düzensizligi.


Sevmek kelimesinin kelime anlamlarina olanca hiziyla kossa dahi yetisemiyorsa, hayat benciliyetinin bu engelli kosuda atlanmasi gereken platform oldugunu bilmeli insan.

Bu kadar basit denklemi varken iliski cözümlerinin, korkunc bir bencillikle insan insaninin "önce kendim" demesi platformu dikkatle yükseltiyor.

Acisiz olmuyor.

"Önce ben" demenin bedelleri her zaman sakince atlatilmiyor.
Buza dokunmak gibi soguktan yakiyor insani önce.
Bu yanginin keyfini sürüyorsun. Atesle oynamak promethus' tan beri insanin geninde var.
Elbetteki sonra üsüdügünü anliyorsun.
Üsüdükce düstügünü.

Ve standart pismanliklar.
Sahi pisman olmadan yaptiklarindan, onurla yasayan insanlar var mi?



Yine de atlayamayip düsmekten korkmayan tüm bencillere gelsin...

"why can't there be love"

6 Mayıs 2010 Perşembe

Sen Hizli Yaziyorsun.....




"Sen hizli yaziyorsun ya bir hallet su isi" ile baslayan angaryalar bütünü.

Neyse ki her sey bitiyor. Parmaklarimin kani akti klavyeden. Kan cicekleri.


Ama nietzche' nin dedigi gibi kanla yazmadim. Kan, yazinin ardindan geldi.



Basilan onlarca karakterin hayatin muhtesem boslugunda tek kelime bile etmemesi de garip. O kadar emegin karsiligi insanin kendine emeksizligi.

Ne angarya be..!


Günün anlam ve önemi haline gelecek kadar.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Karın ağrısında hüzün





Uzaktan kumandali karin agrisi;


sahibi oldugun insanin, haslanmis patateslerde cözüm arayacak kadar caninin daraldigini bilmektir.

Bir proton pompasi inhibitörü kadar ise yaramaz hissettirir ayrica insana kendini.

Bir dahakine yakindan sevmek dilegiyle.
Ki ben tuttugum dilekle yildiz öldürmüsüm*.. yakindan mi sevemiycem..!

*: 14 Mayıs 2008 Çarşamba 05:54:17

4 Mayıs 2010 Salı

start verildi ve koşu başladı...



Bakalım neler olacak eski yaşanmışlıklarımızın kelimeleri dökülürken.
Elbetteki kusursuz zorluğunu bilerek başlamak lazım.
Bunu bilmeden başladığımız tek mecra hayatın ta kendisi oldu.


...Safkanlar potaya birlikte giriyor... Kim kazandı..?
Buna yarış hakemleri karar verecek....