30 Temmuz 2013 Salı
Seni Büyütmeyi Başaramayan Annen Kimdir?
Tanımıyorum.
Bilmiyorum çoçukluğunu çocuk bırakan, büyütmeyen kimdir.
Parlayan kocaman gözlerine bakmaktan korkan kimdir.
Ellerindeki bıçak yaralarının sahipleri kimdir.
Saçların neden sevilmedi çocuk?
Kimdir yüzündeki gülümseyi kimsesiz birakan?
Boyun uzarken, suya düştüğü için çeken küçük kalbin vardı. Kalbinin koyduğun kutu da bu yüzden küçücük kaldı. Bir göz bebegi kadar. Sen çocuk olduğun için gökler sana çok yakındı. Ellerini uzatıp gökten yakaladıklarınla oyun yapardın. ve kumlar biriktirip en çok da ay' la oynardın. Sen ay' lar biriktirip dolunaylarında küçüklüğünü yaşardın. Ilahi bir güç aldın dokunduğun göklerden. O gücün peşinde sen hayatı aradın. Hiç kırmadın. Tertemizliğine hiç dokundurmadın. Saklanmış küçüklüğünü, sen hiç bırakmadın.
Büyüdün ama ellerin hala ay tozları saçıyor dokunduğu yerlere. Henüz küçük zamanlarında; büyük gözlerinin içinde biriktirdiğin gülümsemelerin akıyor şimdi ellerinden. Altında yıkanan insana ellerinle kum yetiştiriyorsun hala, bastığı yerleri sağlam tutmak için..
29 Temmuz 2013 Pazartesi
Yollar Seni Beklerken Kenarda Durma
Dolunay sonrası, yakamozun ısıttığı toprakların kokusu gibiyim.
Göğsümün üstünde, yükselmeden dokunulmayacak bir ağaç.
Korumalı, korunaklı, kurşun gibi..
Sert kabuğu yosun tutmuş biraz.
Ne yalan soyleyeyim, çok seversin.
Ben elimde bir elmayla, cennetten henüz düşmüş gibiyim..
26 Temmuz 2013 Cuma
Konuş
Konus;
Bazen dilemesen de. 14:22
Konusmak. Bazen bütün güzel anlamlara geliyor.
salincak gibi..
bütün bahcesi genis manalari kucaginda tasiyor.
sonra bulutlara degiyor..
anlamlari döküyor...
duruyor.
susuyor.
kulakta güzel cinliyor bu sessizlik.
ben ciplak boynunun kenarlarinda dolasan kolye gibiydim..
sesine yakin..
ve gözlerinin düsen cocuklari asildilar iplerime.
döküldüm onlarla.
toplanmak isterken kirildim.
kirilmamak istersen dagildim.
düs kurmak hep mi kan ister karsiliginda?
ben senin dudaklarinin icinden baslayan bir nehir kesfetmistim oysaki.
her gürültüsünde korkunc bir mutluluk yasadigim.
selalesinin gücünün farkinda olmayan bir nehir.
senin nehirlerin duruyor ben saymaya basliyorum.
nehir susunca ben ne yaparim biliyorsun; teslim olmuyorum.
isteyerek sen susuyorsun, öfkesi artiyor sessizligin.
sen susunca bu yasam bana karsi islenen bir cinayettir sen biliyorsun.
mirildaniyorum sarkilari ama susturuyor nehrinin sessiz gürültüsü.
ben gözlerimi kapiyorum, senin nehrinin selalesi demirdenmis gibi saplaniyor gögsüme.
dizlerimin üstüne cöküyorum. susmanin actigi cehenneme bakiyorum.
sen isini bitirene dek öfkemin gücünü sakliyorum.. sokmamak adina cehenneme.
karanlik. pis. girmemek adina olacak tüm caba gerekiyor.
icine bakiyorum cehennemin.. o da bana bakiyor...
kalbim, aklim, tüm hayat kaynaklarim parcalaniyor.
hafiza en bilindik silahlarini seciyor. ben bilmiyorum.
bitiyor.
kan icinde ellerim. dudaklarim kurumus. basimda agrisi var.
ölmüyorum.
öldürmeyi anliyorum.
ölmem artik.
öldürmeyi biliyorum.
ben zarar vermeyi ögreniyorum.
ellerim kan.
kandan harflerle konusuyorum.
nehirden kan akiyor.
artik saplanmiyor derinlerime.
hayat degildir zar atmak.
siddet yine en masumu seciyor... 14:55
24 Temmuz 2013 Çarşamba
En Son, Yaşadığın Hangi Anda ‘Hayat Güzel’ Dedin?
En son yaşadığın hangi anda "hayat güzel" dedin? Bir sokak kedisini severken, ölünden kaçtığı kaç araba vardı hiç bildin mi? Peki selam verdiğin arkadaşlarından birinin kaç kere ölümü düşündüğünü? Peki sen hiç bir bahçenin içindeki mumların sayısıyla, hayatındaki güzellikleri doğru orantıladın mı?
Yarın ne yapmak istediğinin hayalini kurup, henüz ölmeden önce karşına çıkan yarınları doldurdun mu? Hepsini geçtim, sen hiçbir ilinti kurmadığın insanların gözlerinden mutluluklar alıp şaşırdın mı kendine?
En son yaşadığın hangi anda "hayat güzel" dedin? Kocaman bir gerçek kavramı varken sen bunlardan sıyrılıp ne zaman beyaz, buyuk, yumuşak bir bulutun içine koşup koşup atladın; bir insandan bulut yaparak. Peki sen "hayat güzel" demediğin anlarda, birikmiş hesapların çok büyük olduğundan mı korkuyordun?
Artık çok anlarında "hayat güzel" derken şimdi, eski yaşanmamışlıklarından içinde kalan tüm kuşlar özgür. Hepsi uçmak için kapılarının açılmasını bekliyor. Kapılar açıldıkça o kuşların kanatlarının rüzgarları vücudundan sıyrılıp, sana sarılana karışıyor. O kuşlar ki hepsi birer altın gibiydi. Artık taşımıyorsun. Özgür ve mutlusun. Tıpkı o kuşlar gibi.
ve ben seni ilk gördüğüm günü hatırladım da, dilek bile tutamamıştım o zaman.
"Demedim... Hissettim."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)